İktisadın kurucusu olarak kabul edilen Adam Smith’e (1776) göre, ülkelerin uzun vadeli iktisadi büyümelerinin bir doğal üst sınırı vardı. Saeed (2008)’e göre, bu doğal üst sınırın sebebi, Smith’in işgücünü dışsal bir değişken olarak kabul etmesi, yani demografik bir sınırlılığı göz önünde bulundurmasıydı. Bu nedenle, eğer Smith’in iktisadi büyüme modelinde nüfus artışı mümkün olduğunda, uzun vadeli iktisadi büyüme süreci Şekil 1’deki gibi C aşamasında tıkanmayıp büyüme sürdürülebilecekti.
Şekil 1: Adam Smith’e Göre İktisadi Büyümenin Uzun Vadedeki Üst Sınırı
Kaynak: Kibritçioğlu (2002).
Toplam gayrisafi yurtiçi hasıla içinde tarımsal üretimin payının çok yüksek olduğu bir ekonomik ortamda yaşamış olan İngiliz iktisatçı Thomas Robert Malthus’un (doğ. 1766 – öl. 1834; Almanca enformasyon) 1798 tarihli Toplumun Gelecekteki İyileşmesini Etkilemesi Açısından Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme adlı yapıtında öne sürdüğü karamsar görüşlere göre ise, (belirli koşullar altında) gıda üretimine kıyasla daha hızlı seyreden nüfus artışları dünyayı bir “felaket”e götürecekti (Şekil 2). Malthus’un bu konudaki yanılgısının temel sebebi, gerçekleşecek büyük teknolojik ilerlemeleri öngörememesi olarak kabul edilir.*
Şekil 2: Malthusgil Modelde Tarımsal Üretim Karşısında Nüfus Artışı
Kaynak: Thomas Malthus Biography.
Donella Meadows ve ortak yazarlarının Roma Kulübü (Club of Rome) için hazırladıkları ve Malthus’un karamsarlığını çağrıştıran 1972 tarihli The Limits to Growth başlıklı ünlü raporları (Türkçesi: 1978) ileriki yıllarda (1992, 2004 ve 2012‘) güncelleştirilerek bulguları yeniden tartışıldı. “Büyümenin fizikî sınırları” tartışmasının Türkçe bir değerlendirmesine Yahya S. Tezel‘in (2003: Bölüm 2.8, 2.9 ve 2.10) İktisadi Büyüme adlı kitabında, modelin İngilizce bir özetine ise Harris ve Roach’ın (2018, 4. ed.: 30-35) Environmental and Natural Resource Economics: A Contemporary Approach adlı kitabında ulaşmak mümkün: Beş temel değişken (kirlilik, endüstriyel çıktı, nüfus, gıda ve kaynaklar) için gelecekteki küresel eğilimleri tahmin etmek amacıyla bir bilgisayar modellemesi kullanan Büyümenin Sınırları çalışmasının temel sonucu şuydu: Büyük politika veya davranış değişiklikleri olmayacağı ve beş değişkenin olağan bir senaryoya göre gelişeceği varsayımları altında, 2020 yılı civarından başlayarak endüstriyel üretim ve gıda arzının ciddi düşüşü ve ardından nüfusun azalması suretiyle mevcut kaynakların tükenmesine yol açacaktı. 2004’te yazarların revize ettikleri modellerine göre, olağan senaryo koşullarında yine nihai bir çöküş yaşanacağı sonucuna ulaşıldı. Ancak, Şekil 3’te görüldüğü gibi başlangıcı on/yirmi yıl kadar ileriye ittiler.
Şekil 3: Büyümenin Sınırları Modeli (Olağan Senaryo)
Kaynak: Harris & Roach (2018: s. 32, Şekil 2.9).
Kalkınmanın sürdürülebilirliği ve standart ekonomik akım şemasının ekolojik açıdan yeniden tasarlanmasına büyük katkısı olan bu tartışmanın önemini günümüzde de koruduğu açık bir gerçek. Zira, ekolojik sistem, standart iktisat ders kitaplarında görmezden gelindiği gibi ”ekonomik sistem” için önemsiz değildir; tam tersine, ekonomik sistem Şekil 4’te görüldüğü gibi, ekolojik sistemin bir “alt bileşeni” veya “parçası”dır.
Şekil 4: Enerji Üretim ve Tüketimini, Küresel Isınmayı ve Geri-Dönüşümü İçeren Yeni Ekonomik Akım Şeması
Kaynak: Aslan (2010: S. 16, Şekil 2).
İktisat öğretiminin Şekil 4’teki çerçeveye göre kurgulandığı yeni nesil ders kitaplarına örnek olarak örneğin şu kitaplara bakılabilir:
❶ The Economy: Economics for a Changing World (coreecon)
❷ Economics in Context
* Malthus’un teknolojik gelişmeler konusundaki öngörüsüzlüğü hakkında şu kaynaklar okunabilir: Kaynak 1, Kaynak 2 (Almancası), Kaynak 3.
İlk Versiyon: 2008.10.29
Güncel Versiyon: 2021.04.14