Türk Lirası’nın (TL) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Doları karşısında 1 Kasım 2002’den bu yana yaşadığı değer kayıpları açısından iki dönem dikkat çekiyor (Şekil 1):
Bu dönemlerden ilki 1 Kasım 2002 – 22 Temmuz 2011 dönemi. Bu dönemde TL Dolar karşısında %45’e kadar çıkan değer artışları yaşadı (mavi eğri). 22 Temmuz 2011 tarihinden sonra ise, Türkiye’nin ulusal parası ABD Doları karşısında sürekli bir değer kaybı yaşama sürecine girdi (kırmızı eğri). Yukarıdaki şeklin çizildiği 3 Şubat 2022 tarihi itibariyle TL, Dolar karşısında kümülatif olarak % 87.6 kadar değer kaybetmiş bulunuyor.
Şekil 2’de ise, Şekil 1’deki kırmızı eğri boyunca (yani 2011-2022 yıllarında) yaşanan büyük değer kayıplarına katkıda bulunan beş önemli olayın her birini takip eden 129 gün içinde yaşanan kümülatif değer kayıplarını birbirleriyle karşılaştırmalı olarak görüyorsunuz:
Yukarıdaki şekilden, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Eylül 2021’den itibaren kararlı biçimde politika faiz haddini indirmeye başlamasıyla ortaya çıkan ve 21 Aralık 2021 tarihi itibariyle %51.8’e dek ulaşan son değer kayıplarının, 2011-2022 dönemindeki toplam değer kaybının en büyük bölümünü oluşturduğu anlaşılıyor.
Son olarak, Şekil 3’te, TL’deki güncel değer kaybının 1981-2002 yıllarında yaşanan diğer üç döviz kuru kriziyle bir karşılaştırmasını görüyorsunuz:
Şekil 3; Türk Lirasında son beş ayda, 1994, 2018 ve hatta 2001’dekinden bile (ilk 85 günde) daha yüksek bir kümülatif değer kaybı yaşandığını gösteriyor. Ancak, TL’nin değerindeki bu büyük düşüşlere rağmen, 2011’den bu yana Türkiye’nin cari hesap dengesinde ve ihracatın ithalatı karşılama oranında istikrarlı ve ciddi bir iyileşme sağlanamadığı gibi, Türkiye’deki genel fiyat düzeyi son aylarda döviz kuru artışlarıyla karşılıklı etkileşim içinde hızla yükselmekte. Bu iki konuyu iki ayrı blog yazısında inceleyeceğim.